Haber

Tunç Soyer: CHP, Aydınlık Türkiye’nin Güvencesidir.

izmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Yeni Siyasi Belge – İzmir Tavrı” başlığıyla yaptığı açıklamada; “CHP parlaktır. türkiye güvencesi. İzmir’in CHP’si tam da bunu yapıyor. Kimse şüphe etmesin. Bir gün bu ülke, bu topraklardan beslenen beyinler, asıl yerinde duran siyasi anlayışın hakkını verecektir. Ya bir yol bulacağız ya da bir an önce o güne ulaşmanın yolunu açacağız. Hepimizin daha iyisini hak ettiğimizi çok iyi biliyoruz. Bu yolu asla yalnız yürümeyeceğiz. Bu ülkenin her insanına, her gencine inancımız tamdır. Yolumuz engebeli, yolumuz uzun ama hedefimiz keyifli, o hedefe giden yolculuk güzel… Hep ileriye, düze, doğruya, keyifli yürümeye devam edeceğiz ve mutlaka başaracağız” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 14-28 Mayıs tarihlerinde yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından yaşanan sürece ilişkin açıklamalarda bulundu. Soyer, bugün yaptığı “Yeni Siyasi Belge – İzmir Tavrı” başlıklı yazılı açıklamasında; şu yorumları yaptı:

“Geldiğimiz noktada Türkiye’nin durumundan ve geleceğinden çok partimizin tartışılıyor olmasından üzüntü duyuyoruz”

“Cumhuriyetimizin 100. yılındayız. 14 Mayıs 2023 tarihinde Cumhuriyet tarihimizin en kritik seçimlerinden birini gerçekleştirdik. Sağduyu Ülkemizde her yüz kişiden 87’si sandığa giderek demokrasimizin tarihe geçen bu önemli miladına dikkat çekti.Tercihimiz ne olursa olsun hepimiz tek bir hakikatte buluştuk: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu seçimde demokrasiye olan inancımız tam ve sonuçlarını olgunlukla karşıladık.Toplumun sağduyusu ve olgunluğu, türkiye Ne yazık ki Türkiye’de demokrasinin sağlığı ve geleceği konusunda iyimser olmamız yeterli değil. Türkiye hakkında düşünen, yazan, konuşan birçok insan gibi biz de ülkemizde siyasetin toplumun çok gerisinde kaldığını görüyor ve endişeleniyoruz. Bugün gelinen noktada Türkiye’nin durumu ve geleceğinden çok partimizin tartışma konusu haline gelmesinden üzüntü duyuyoruz. Biz bu tartışmaya önce İzmir’den bakmaya çalışacağız. CHP’nin açık ara en yüksek oyu aldığı büyükşehir İzmir’dir. Üretmekten çok rant elde ederek zenginleşmekten fazlasını anlamayan iktidarlar tarafından onlarca yıldır ihmal edilen ve bu bakımdan yoksullaştırılan İzmir, CHP’yi tüm bu süreçte kararlılıkla desteklemeye devam etti. İzmir hayatın her zaman yanındadır. Her zaman özgürlüğün yanında olmuştur. Eşit ve eşitlikçi ruhu, kendisiyle ve kendisi gibi olmayanlarla barışık kültürüyle İzmir, ülkemizdeki otoriter ve popülist siyasi iklimin tek panzehiridir.

“CHP’NİN ÇOK KİŞİ TARAFINDAN KENDİ MESLEĞİNE VEYA PÜFÜRLÜĞÜNE HARCI OLABİLECEK KOLAY BİR ORGANİZASYON OLARAK GÖRÜLDÜĞÜNÜ GÖRDÜK”

Partimiz CHP, ülkemiz siyasetinde kozmik bedellerin en güçlü savunucusudur. Bu nedenle CHP ile İzmir arasındaki güçlü bağ tesadüf değil. Her ikisinin de temelinde Anadolu’dan dünyaya uzanan bir medeniyet köprüsü kurma çabası vardır. Maalesef muhterem partimiz CHP’nin birçokları tarafından kendi mesleği veya popülaritesi için harcanabilecek kolay bir kurum olarak görüldüğünü gözlemliyoruz. Ülkemizi sıkıntıya sokan kurallar çerçevesinde kamuoyu vicdanını hiçe sayarak yürütülen tartışmaların dışında kalmamız İzmirli olmamızın sağduyusunun bir sonucudur. Bu duruş; zayıflıktan veya zayıflıktan değil, zarafetten. Öncelikle belirtmek gerekir ki, oy Demokratik çerçevenin o gün çizilmiş olması, seçimin adil olduğu anlamına gelmez. 14 Mayıs’ta yapılan seçim adil bir seçim olmadı. Millet İttifakı ve CHP’ye karşı çıkmak siyasi parti veya ittifak değil, parti-devlet idi. Bu kararlılık, seçimin kaybedilmesine mazeret değil, aynı zamanda bu oluşumun devletle bütünleştirilmesi sürecinde gerekli tepkilerin gerçekleştirilemediğinin kabulü ve bir gerçeğin tanımlanmasıdır.

“TÜRKİYE UZUN ZAMANDIR GERÇEKSİZ BİR UFUKTA SÜRÜYOR, TARİHİNDE EŞSİZ”

2013 yılında Gezi protestoları ile bahane edilerek başlayan süreç, özgürlüklerin kısıtlandığı, anayasal hakların hiçe sayıldığı keyfi bir düzene dönüştü. 2018’den itibaren uygulandı ekonomi politika ise devletin devlet olmasının en değerli unsurlarından biri olan paranın hızla değersizleşmesine ve toplumun fakirleşmesine neden olmuştur. Tüm karar mekanizmalarının tek bir kişinin yetkisine devredildiği bu süreç, devletin giderek güçsüzleştiği bir dönemi başlatmıştır. Pandemi sürecinde maske dağıtılamayan ve acizlik belli olmasın diye gerçek bilgilerin toplumdan saklandığı bu sistem ne yazık ki ülkenin yaşadığı en büyük felaket olan 6 Şubat depreminde maalesef bir kez daha kendini gösterdi. Depremin müdahale edilemediği ilk 48 saatte hayata döndürülebilecek sayısız canımızı kaybettik. Türkiye uzun süredir, tarihinde görülmemiş bir şekilde gerçeklikten kopuk bir ufka doğru sürükleniyor. Kendi bekasından başka önceliği olmayan sistem, Türkiye Cumhuriyeti’ni tarihinde hiç olmadığı kadar dış etkilere açık bırakmıştır. Ülkemizin bağımsızlığı ve geleceği daha önce hiç bu kadar büyük bir risk altında olmamıştı. Seçimler bu şartlar altında yapıldı.

“SOL-SOSYAL DEMOKRASİ TEKRARLARINDAN KAÇINMAK; CHP’NİN GERÇEKTEN NE SÖYLEDİĞİNİ ANLAMAMAYA VEYA SÖYLEDİĞİNİN KAYBINA YOL AÇTI”

Normalde ana muhalefet partisinin tek başına iktidara gelmesi ve iktidara talip olması için elverişli bir ortam vardı. Ancak bu inanılmaz koşullar altında, yirmi yılı aşkın bir süredir derinleşmiş bir parti-devlete karşı tek başına çalışmaktansa tüm muhalefeti örgütlemek daha gerçek bir seçim olurdu. Toplum bu seçimi coşkuyla onayladı. Ne yazık ki ittifak uğruna sol-sosyal-demokrat söylemlerden kaçınılmış; Bu da CHP’nin aslında ne dediğini anlamamasına ya da söylediklerinin kaybolmasına neden oldu. Bu durum CHP sağcılarını alkışlayanları cesaretlendirdi. Sağcı müttefiklerimizden bile meydanlarda, televizyon kanallarında, sosyal medyada insanların sağcı telaffuzlarını büyük bir coşkuyla dile getirdiklerine tanık olduk. Ancak bu ülke için, bu dünya için söyleyecek çok şeyimiz var. Bu sözler her bir vatandaşımızın vicdanından süzülmüş gerçeklerimizdir. Bu sözler kaynağını sosyal demokrasinin evrensel değerlerinde bulmaktadır. Sözlerimiz, bizi ayıran özelliklerden çok daha güçlü olan ortak değerlerimize dayanmaktadır. O yüzden artık susma değil konuşma zamanı.

“ŞİMDİ CHP’NİN SOSYAL DEMOKRATİK DEĞERLERİNE YARDIM ETME VE BU GÜZEL ÜLKE’NİN GELECEĞİ İÇİN DOĞRU BİLDİKLERİMİZİ ÖZGÜRCE SÖYLEME ZAMANI”

Şimdi CHP’nin sosyal demokrat değerlerine sahip çıkma ve bu güzel ülkenin geleceği için doğru bildiklerimizi özgürce söyleme zamanı. Şimdi daha iyi bir ülke inşa etme zamanı. Tüm rızaların, imkansızlıkların, kabullerin otoriter ve popülist siyasi iklimin ürünü olduğunu biliyoruz. Bu zehirli siyasi iklimin baskısı altında kalmayan her bir halkımızın özgürlüğü, eşitliği ve barışı tercih edeceğinden şüphemiz yoktur. Türkiye’nin temel sorunları eşitsizlik yerine kapsayıcılığı, ekonomi ile ekolojiyi ve otokrasi yerine demokrasiyi büyütmek. Demokrasi, tüm alt kimliklerin doyasıya yaşandığı barışçıl bir ortamda, ülkenin her maliyetini bir zenginlik sayan bir anlayışla, bireyin yaşam kalitesini artıracak bir haklar sistemi kurma çabasıdır. ilk komut Bu doğru sıralama; Hiçbir bireyin diğerinden herhangi bir nedenle ayrılmadığı, herkes için birebir kuralların ve fırsatların olduğu bir sistemdir. Demokrasi; Temel hak ve özgürlüklerin vazgeçilmezliği içinde, birey, toplum ve doğa için hukukun üstünlüğüne dayalı bir bedeller bütünüdür. Demokrasi sadece 4-5 yılda bir sandık başına gitmek değildir. Demokrasi, eğitimde fırsat eşitliğinden, gelir dağılımında adalete, şeffaflık ve hesap verebilirlikten, katılım ve özgürlükten, kontrol ve teftiş mekanizmalarının işlerliğine uzanan sonuçlarıyla insanlığın en büyük buluşlarından biridir. Yoksulluğun ortadan kaldırılması, çalışma hakkının elde edilmesi ve işsizliğin sona erdirilmesi ancak demokrasinin gerçek anlamda işlemesi ile mümkündür. Tüm kurumları ve kurallarıyla işleyen bir demokrasi, bu ülke insanının en temel hakkıdır. Geleceğin Türkiye’sinde Cumhuriyetimiz, milletin kayıtsız şartsız egemen olduğu yeni bir demokrasi anlayışıyla taçlandırılmalıdır.

“GELECEĞİN TÜRKİYE’SİNİN BİRİNCİ ÖNCESİ DÜNYANIN DEĞİŞEN ŞARTLARINDA EKONOMİK DAYANIKLILIK SAĞLAMAK OLMALIDIR”

Gelecek, kaçırılan değil kullanılan fırsatlarla şekillendirilebilir. Ayrıca ülkenin yenilenme sürecini başlatmak için önümüzde sayısız fırsat var. Yeniliğe hazır olmak ve dayanışmak bu sürecin iki ana taşıyıcısı olacaktır. Türkiye yüz yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde olduğu gibi bugün de bu büyük dönüşümü inşa edebilecek güçtedir. Mart 2023’te İzmir’de düzenlenen İkinci Yüzyıl İktisat Kongresi’nde ülkenin temel sorunları ve yenilenmesi ile ilgili kararlar aldık. Bunlardan bazılarını burada hatırlatmak gerekiyor: Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin egemenliğinde olabilmesi için demokrasinin kozmik ilkelerine, hukukun üstünlüğüne ve doğanın haklarını kapsayan yeni bir sivil anayasa hazırlanmalıdır. Türkiye geleceğini sivil ruhla, ortak akılla, vicdanla ve doğayla uyum içinde inşa edebilir. Geleceğin Türkiye’sinin birinci önceliği, değişen dünya koşullarında ekonomik dayanıklılığı sağlamak olmalıdır. Bunu yapmanın temel yolu demokrasinin kozmik kurallarını korumaktır. İfade özgürlüğü, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, kültürel ve manevi varlıkların korunması, adalete erişim hakkı, bağımsız yargı en temel toplumsal ve siyasal haklar olarak kabul edilmelidir. Hayatın her alanında kamu, sivil toplum ve özel sektör birlikteliğini esas alan politikalar oluşturulmalıdır. Avrupa Birliği’ne tam üyelik için müzakere süreci kararlılıkla sürdürülmelidir.

“ÜLKENİN İNSAN SERMAYESİNİ VE FİKRİ KAPASİTESİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN BİR EĞİTİM POLİTİKASI HAZIRLANMALIDIR”

Kadınların siyasete ve istihdama katılabilmeleri, idari görevlerde yer alabilmeleri için önündeki tüm sorunlar kaldırılmalıdır. İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girmelidir. Temsilde adalete dayalı bir seçim sistemi kurulmalıdır. Siyasi Partiler Kanunu katılımcı bir anlayışla yeniden düzenlenmeli ve Siyasi Etik Kanunu çıkarılmalıdır. Ekonomik kalkınma, hiçbir toplumsal kesimi dışlamayacak, ekoloji ve ekonomi arasındaki ayrımı ortadan kaldıracak şekilde yönetilmelidir. Tüm politikalar ülkenin yetişmiş beşeri sermayesine söz ve katılım hakkı verilerek hazırlanmalıdır. Liyakat esaslı, şeffaf ve her konuda hesap verebilir ekipler için en uygun koşullar oluşturulmalıdır. Bunun için öncelikle laik, demokratik ve eleştirel düşünmeye dayalı kişisel yetenek ve becerileri ortaya çıkaran bir eğitim stratejisi belirlenmelidir. Bu nedenle, ülkenin beşeri sermayesini ve entelektüel kapasitesini geliştirmeye yönelik bir eğitim politikası hazırlanmalıdır. Veri yönetimi, dijitalleşme ve stratejik planlama ülkenin ana önceliklerinden biri olmalıdır. Ülke topraklarının her karışı için amaca uygun ve fiziki planlamaya dayalı kullanım stratejileri hazırlanmalıdır. Kritik alanlar korunmalıdır. Mekânsal planlama, ülkenin farklı ihtiyaçlarını karşılayan katmanların ortasında, çatışmaya değil koordinasyona dayalı olmalıdır. Bu doğrultuda havza ölçeğinde bölgesel kalkınma planları hazırlanmalı ve bu bölgeler birbirini ve dünya tedarik zincirlerini verimli bir şekilde besleyebilecek şekilde tasarlanmalıdır.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİNDE ÜRETİM, UYGULAMA POLİTİKALARINA SON VERİLMELİ VE ADİL SOSYAL KONUT POLİTİKALARI GELİŞTİRİLMESİ GEREKİR”

Geleceğin Türkiye’sinde bölgeler arası eşitsizliğin ortadan kaldırılması için entegre bölge planları doğrultusunda önlemler alınmalı, bu amaca yönelik teşvik mekanizmaları uygulanmalı ve teşviklerin etki analizleri yapılmalıdır. Türkiye’nin güvenilir bir üretim üssü ve uluslararası ticarette odak noktası olması için gerekli politika ve stratejiler uygulanmalıdır. Geleceğin dünyası şehirlerin dünyasıdır. Şehirlerde atılacak adımlar, dünyadaki insan yaşamının devamlılığı için hayati öneme sahip olup, şehirler yeni bir ekonomik anlayışın uygulanacağı en önemli yerlerdir. Afetlere dayanıklı, inançlı, döngüsel, doğayla uyumlu ve kriz yönetiminin başarıyla yürütüldüğü kentler, ekonomik kalkınmanın temel yapı taşları olacaktır. Yerel yönetimlerin bütçe ve yetkileri artırılmalı, merkezle bağlantıları yeniden tanımlanmalı, salt temsili demokrasi yerine hayatın tüm alanlarını kapsayan yerel yönetimler demokrasisi belediyeler tarafından güçlendirilmelidir. İnsanların kendi yaşamları ile ilgili kararları yerel olarak almaları sağlanmalıdır. Kapsayıcı bir konut politikası olmadan ekonomik kalkınma sağlanamaz. Türkiye’de yaşayan herkesin kaliteli, dayanıklı konutlarda ve şehirlerde barınma hakkı vardır. Kentsel dönüşüm projelerinde soylulaştırma ve mülksüzleştirme politikalarına son verilmeli ve adil sosyal konut politikaları geliştirilmelidir. Tarım, yeni yüzyılın stratejik parçalarından biridir. Tarımda kendi kendine yeterlilik ve gıda güvenliği halk tarafından garanti altına alınmalıdır. Küçük aile işletmelerinin ve kooperatiflerin gelişimi desteklenmeli, tarıma dayalı sanayide aktif paydaş olmaları sağlanmalıdır.

“CHP’NİN EKSİKLİĞİ VE KUSURLARI OLDUĞUNDAN VE DEĞİŞİM GEREKLİ OLDUĞUNDAN ŞÜPHESİZ”

Bir Japon atasözünde dediği gibi; “Yenilgiyi öğretir, zaferi değil.” CHP’nin eksikleri ve kusurları olduğundan, bir değişime ihtiyaç olduğundan şüphemiz yok. Partiye dünyadaki ve ülkedeki değişimlere ayak uydurabilecek dinamizmi ve esnekliği kazandıracak yeni bir örgütlenme anlayışına ihtiyacımız var. CHP’de yapılması gereken köklü değişiklik konusundaki niyet ve görüşlerimizi elbette partinin yetkili kurullarında tartışacağız ama şimdilik önce yeni bir üye yapılanmasına ihtiyaç olduğunu söyleyelim. 1.350.000 civarında olan üye sayımızı bir an önce 2-3 katına çıkarmamız gerekiyor. 170 bin civarında olan İzmir’deki üye sayımızı en kısa zamanda ikiye katlamak için şimdiden kararlıyız. Ait olmayan ve bunun sorumluluğunu üstlenmeyen seçmen tabanının zorluklar karşısında direnmesini ve harekete geçmesini bekleyemeyiz. Ama her yeni üye, sokakta, mahallede, şehirde daha fazla temsil, daha fazla güç, daha fazla oy ve daha büyük başarılar demektir. Elbette parti üyeliği, kişisel hırs veya başarı beklentilerinden kaynaklanan sığ bir rekabetle sınırlandırılamaz. Partimizin mensubu olmak, ortak aklın bir parçası olmayı ve ülkemizin ortak kaderini geliştirmek için fedakarlıklar yapmayı gerektirir. CHP’ye üyelik gönüllü bir çaba modülü olmaktır. CHP, bu ülkede değişimin ve devrimin fitilini ateşleyen bir partidir. Altı okundan biri Devrimciliktir ve ateşi hiç sönmez. Bu kapsamda kapsamlı bir ‘Öz Eleştiri Toplantısı’ yapılması bekleniyor. Eksiklikler, hatalar ve yapılması gerekenler belirlenerek bir takvime işlenir. CHP birçok konuda eleştirilse de Cumhuriyet ideallerine sahip çıkarak bu ülkeyi kalkındıracak en temel kurumdur. Bu nedenle CHP, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına yakışır bir demokrat parti anayasasını bir an önce yenilemelidir. Her kademedeki yerel yönetim yönetici adayları için bir havuz oluşturulmalı ve her kademede eğitimler verilerek en az beş yıl önceden bu görevlere hazırlanmalıdır. Hem ön seçim hem de adaylık yoklaması doğrudan parti üyeleri ile yapılmalıdır. Taraflardan her biri halkla ‘gerçek’ ilişkiler kurmalıdır. Bölge, ülke ve dünyadaki gelişmeler hakkında parti üyelerini düzenli ve sürekli bilgilendiren bir sistem kurulmalıdır. Tarafsız kalifiye insan gücünden yararlanma kanalları açık tutulmalıdır.

“CHP AYDINLIK TÜRKİYE’NİN GÜVENCESİDİR. GELECEK GÜN BU ÜLKE, BU TOPRAKLARDAN BESLENEN AKILLAR, SİYASİ ANLAYIŞIN HAKKINI DOĞRU YERDEN TESLİM EDECEKTİR”

Siyaset, siyasi seçkinlerin ve toplumun izlediği, alkışladığı veya protesto ettiği bir gösteri değildir ve olmamalıdır. Büyük umutlarla sandık başına koşan milyonların karar mekanizmalarına katılması sağlanmalıdır. Bir parti-devlete karşı mücadele veriyorsanız veya bir parti sandıktan aldığı gücü kötüye kullanıp devleti ele geçiriyorsa, toplumun asıl öznesi olma ihtiyacı her zamankinden daha fazladır. Siyaset toplumu güzelleştirme sanatı ise ancak toplumla birlikte yapıldığında eşsiz bir değer kazanır ve amacına ulaşır. CHP toplumun tüm kesimlerine ve 81 ile eşit mesafede durmalıdır. CHP, aydınlık Türkiye’nin teminatıdır. İzmir’in CHP’si tam da bunu yapıyor. Kimse şüphe etmesin. Bir gün bu ülke, bu topraklardan beslenen beyinler, asıl yerinde duran siyasi anlayışın hakkını verecektir. Ya bir yol bulacağız ya da bir an önce o güne ulaşmanın yolunu açacağız. Hepimizin daha iyisini hak ettiğimizi yeterince biliyoruz. Bu yolu asla yalnız yürümeyeceğiz. Bu ülkenin her insanına, her gencine inancımız tamdır. Yolumuz engebeli, yolumuz uzun ama hedefimiz keyifli, o amaca giden yolculuk güzel… Hep ileriye, güzele, doğruya, zevke doğru yürümeye devam edeceğiz ve mutlaka başaracağız.”

Kaynak: ANKA / Güncel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu